22 Şubat 2018 Perşembe

Yazı üstüne yazmak ya da bir yazının düşündürdükleri!


Bu yazıyı yazma sebebim, yakın zamanda okuduğum bir yazının bende uyandırdığı düşünceler, aslında uzun zamandır düşündüğüm/hayal ettiğim şeylerin bir özetini okuduktan sonra gelen "dur biraz da ben bir şeyler söyleyeyim" ihtiyacı.

Güzel bi' kardeşin paylaştığı bu yazıyı (ki söz konusu yazının linki aşağıda yer almaktadır) ben de bu konulardan muzdarip, en azından bu konular üzerine düşünen birkaç kişiye yolladım; cevaplar ve yorumlar genelde aynı: hepimiz dertliyiz. Öyle muhtacız ki "kendimize ait özel zamanlara, boş kalıp kafa dinlemelere".. Yazıda biraz daha eğitim ve akademik hayat üzerinden bahsedilse de bu "kendine ait zaman" kavramından, benim için bu durum tüm hayata yayılması gereken -hele ki bu zamanlarda- hayati bir ihtiyaç.

"Dolce far niente" 

Yazıda, bir zamanlar üzerine kafa yorduğum, aslında hayatın tadı budur diyerek motto bellediğim "dolce far niente" (hiçbir şey yapmamamın güzelliği) kalıbını da görünce daha bi' gaza geldim. Malum kalıp Girit'teyken izlediğim "Ye, sev, dua et" filminden dilime dolanmış, o zamanlar hayatımın temel prensibi olan "aylaklık, avarelik ve huzurlu" yaşamıma çok uyan bir tanımlamaydı. O zamanlar bu kalıbı "tembelliğin tatlılığı" diye öğrenmiş, bu durum daha da bir hoşuma gitmişti. Üniversite yılları ki dönüp bakınca hayatın en güzel, en boş zamanlarının olduğu, hele ki şimdi iş-güç, metropol hayatı vs dertlerin arasından bakınca daha bi' ulvi gelen ama zamanında pek değerini bilemediğin zamanlar... Şimdi böyle iyice geçmişe özlem durumuna girmeyeyim ama demek istediğim şu ki dostlar, şu hayatta hiçbir şey tam zamanında olmuyor sanırım. Yani gençken zamanın çok ama para ya da bilinç gibi kavramlar yerine tam oturamadığı için bir de gereksiz gençlik dertleriyle o güzelim zamanı biraz boşa harcıyorsun, sonra belki bilincin, hayata karşı duyarlılığın vs artıyor ama o zaman da bunları yapacak zaman bulamıyorsun. Gençken etrafımdakilerin "ah senin yerinde olsaydım var ya" dedikleri günlerden geçiyorum, onlar gibi ben de gençlere serzenişte bulunuyorum ama sanırım bu döngüyü yaşamadan bilemeyecekler (bu arada ben de 30 oldum dostlar, hani az değil, biz de tavsiye verecek yaşlara geldik :)

Tembellik yapılacak mekanlar..