Ve yeniden Girit'te
Evet, en son
Girit’e gitmek üzere Pire Limanı’nda kalmıştım ve olaylar gelişti ;) Altı sene sonra yeniden
Girit’e gitmek aslında kavuşmak benim için cidden çok heyecanlıydı. Seneler
önce başına neler geleceğini bilmeden Pire Limanı’nda gemiye binen o kız,
yıllar sonra içinde özlem ve heyecanla yeniden oralara kavuşmak isteyen birine
dönmüştü ve yine nostalji adına aynı limanda “o gemiyi” bekliyordu.
Duygusal bir
başlangıç oldu ama bu yolculukta fazlasıyla anılar ve güzel hikayeler
olduğundan mazur görülebilir sanırım. Yakın çevrem bilir, Girit’ten döndükten
sonra oraları dilimden düşüremeyip sürekli oraları anlatmalarım, artık
etrafımdakileri
“ne Giritmiş arkadaş" moduna getirmişliğim
çoktur. Ve sürekli yeniden gitmek istesem de başka yollar çıkmıştı ama sonunda
şükür ki 2016 Ekim’de yeniden oralardaydım.
 |
Girit'e kavuşmanın resmidir..
|
Yola çık, hikayeler biriktir
Yola çıkmanın en güzel tarafı, kendini tanımaktan sonra yol
üzerinde tanıdığın insanlar ve biriktirdiğin hikayeler oluyor. Misal, Atina’da ilk kez tanıştığım güzel bir insanla ettiğim
sohbet ve yeni bir hikaye duymak, Pire Limanı’nda ise, 1980’lerde
İstanbul’dan Atina’ya sonrasında ise Girit’e göçen Panagiotis Amca ve güzel
ailesiyle tanışmak... Şöyle ki, limanda otobüs şoförüne sorduğum soruya kulak veren
Panagiotis Amca birden dönüp Türkçe “nerelisin?” dedi ve haliyle şok
oldum. Dediğine göre aksanımdan Türk olduğumu anlamıştı ve sonrasında
muhabbet Türkçe olarak devam etti. Bavullarıma yardım eden Panagiotis Amca,
sevinçle beni ailesiyle tanıştırdı. Tatlı Türkçesiyle o kısa anda hikayesini
anlattı, üniversiteye giden çocuklarına Türkçe öğrettiğini de o anda sorduğu sorularla
canlı olarak gösterdi ve Heraklion’da yaşadığını söyleyerek gidersem mutlaka onları
ziyaret etmemi istedi. Ziyaret kısmı farklı planlarım nedeniyle gerçekleşmese
de mailime verdiği cevapta, “Allah nasip ederse mutlaka Heraklion’da
buluşalım. Ailem de seninle tanıştığına çok mutlu oldu, inşallah
görüşürüz” demesi de öyle mutlu etti ki. Düşünsenize ilk gençlik çağınızın
geçtiği, neredeyse kişiliğinizin oluşmasına sebep tüm olayları yaşadığınız bir
ülkeden ayrılıyorsunuz ve yıllar sonra o ülkeden biriyle tanışmak sizi
fazlasıyla mutlu ediyor. İşte bu yüzden diyorum; yola çıkmak, yeni hikayeler
biriktirmek paha biçilemez.
 |
Girit kıyısında
|
Yeniden aynı pansiyonda
Dokuz saatlik gemi yolculuğu sonrası sabah 6.30 sularında
Girit’in
Heraklion şehrindeydim. Sabahın ilk saatlerinde otobüse binip yönümü
Rethymno’ya çevirdim. Yaklaşık bir buçuk saatlik yolculuk sonrası dört buçuk ayımı
geçirdiğim güzel şehre geldim; bavulum ve ben yine aynı pansiyonun önünde,
Makri Steno’daydım. Pansiyon sahibi Yorgo tüm içtenliğiyle beni
karşılamış ve önceden kaldığım oda dolu olduğu için bu sefer çatı katında çok
tatlı bir oda ayırmıştı benim için ki bu noktada Girit etkisini gösteriyor ve her şeye ayrı bi' gözle bakıyorum, odamın panjurlarını falan seviyorum :) Resmen içimde kelebekler uçuşarak odaya
yerleştim, pansiyonun her tarafına bakıp kendimce anıları yad ettim. Küçük bir dinlenme sonrası yine kendimi daracık, renkli ve güzel sokaklara
attım. Koca bir gün yürüyebildiğim kadar yürüdüm, yoruldukça bi’ yerlerde
oturdum, anıları hatırladım, yeri geldi kendi kendime konuşarak dolandım ortalarda. Gece ise yeniden aynı huzurla uykuya daldım.
 |
Yine geldim demenin somut hali
|
Daha dün oradaymışım gibi
İkinci gün, ilk iş Caterina’nın yanına gittim. Vakti
zamanında beni kızı gibi sahiplenmiş, her konuda yardım etmiş ve iletişimimizin
hala devam ettiği bir güzel insan. Sarılmalar, konuşmalar derken
“ne güzel,
sanki daha dün buradaymışsın gibi” diyor. Yani gerçekten her şeyi bıraktığım
gibi buluyorum ve bu tuhaf bir mutluluk. Çünkü kendimce bunca zaman isteyip de
gidemememde saçma bir düşünce de vardı sanırım; ya gider de aynı şeyleri
bulamaz, kendimi yabancı hissedersem... Ama şükür ki altı günlük kısa sürede yine aynı güzellikleri buluyorum.
 |
Rethymno, Old Town
|
Girit'in masal şehri Hania
Malum zaman kısıtlı olduğu için her şeyi daha dikkatli
planladım. O nedenle genelde diğer şehirlere geçişi sabah erken saatlerde
yapıp akşam yeniden Rethymno’da olmaya, günün devamını da değerlendirmeye
çalıştım. Misal, ikinci gün bana göre Girit’in en güzel şehri olan
Hania’ya
geçtim. Yine yaklaşık bir buçuk saatlik otobüs yolculuğu sonrası
şehirdeydim.
Old Town’dan başlayarak şehrin ara sokaklarına dalıp deli
divane dolandım. Sonra limanda kendimi ödüllendirip bir şeyler yiyip not
defterime bolca not aldım. Akşam yine Rethymno’ya dönüp anılar ve dostlarla
bir araya geldim.
 |
Hania is my girl ;)
|
 |
Aşina tatlar; baklava ve Yunan kahvesi. Yalnız baklavanın balla servis edilmesi şahane.
|
Sonraki günlerde Heraklion ve
Agios Nikolaos'a geçtim. Denizi ve gökyüzüyle mavinin her tonunu sonuna kadar görüp hissettiğim, yeşile,
doğaya ve güzelliğe doyduğum Girit’te her anın farkında olarak havayı sonuna
kadar içime çekip
“acaba, bir daha ne zaman gelirim?” diyerek geçirdim günleri.
 |
Agios Nikolaos, karşı dağların güzelliği.
|
Anılarla rastlaşmak
Maksat anıları yad etmekse her şeyi yeniden yapmaya
çalıştım; hani yıllar sonra nasıl olacak, ne hissettirecek diye. Misal her
hafta alışveriş yaptığım pazara gittim, bi' şeyler bakındım. Yıllar önce alışveriş yaptığım bir amcayı görüp
“vay be hala burada" diye şaşırdım; bi' ahbaba
rastlamak gibi. Otobüse binip şehrin tepesindeki
Girit Üniversitesi’ne
gittim, kampüste turlayıp proje teslimindeki heyecanımı hatırladım, kütüphaneye bu sefer Yunanistan’la ortak tarihimize dayalı tez konum için girip
kısa çapta araştırma yaptım. Öğrencileri izledim,
“gençler biz de bu
yollardan geçtik, rahat olun” edasıyla.
 |
Girit Üniversitesi, kütüphane
|
Anılar demişken, şehirde en çok
takıldığımız
Arakoria Cafe’ye de gittim, bazı değişiklikler çarptı gözüme ama
en çok arkadaşlar geldi aklıma.
Erasmus vesilesiyle yollarımızın kesiştiği,
ortak noktalar bulup bağ kurduğumuz, her zaman konuşacak bolca konumuzun
olduğu ve ada kafasında rahat ve
“σιγά σιγά” yaşadığımız günleri düşündüm.
 |
Arakoria Cafe, Rethymno
|
 |
Girit'in meşhurlarından Dakos, peksimet üzerine peynir, domates, zeytin, kekik ve bol zeytinyağı.
|
Kazancakis'e kulak kesilelim
Altı gün su gibi geçti tabii. Pansiyondan ayrılırken Yorgo, Girit lezzetlerinden bir yolluk tutuşturdu elime ve
"burada hep bir evin var, her zaman gel" dedi. Sonrasında vedalaşmalar ve güzel dileklerle Heraklion'daki havaalanına doğru yola çıktım.
Velhasıl, kısa bir zamanda yine aynı huzuru ve güzelliği
bulduğum Girit’ten mutlu bir şekilde ayrıldım. Kafamda yeniden gelme
planlarıyla
Kazancakis’in Girit’e dair vakti zamanında yaptığı en gerçekçi
güzellemeyle de not düştüm bu yolculuğa;
“Mutluydum; biliyordum bunu. Bir
mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur; ancak o geçip de arkamıza baktığımız
zaman, birdenbire biraz da hayranlıkla, ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız. Ama
ben, bu Girit kıyısında mutluluğu yaşıyor, üstelik mutlu olduğumu da
biliyordum.”
 |
Rethymno, Venedik Limanı
|
Umarım, sizin de yolunuz bir gün Girit'ten geçer ;)
Fotoğraf turu
 |
Bir güzel cafe
|
 |
Geleneğe devam
|
 |
Girit hediyelikleri
|
 |
Haris'te krep yememek büyük kayıp
|
 |
Özlediğim tatlar; köy ekmeği tadında bi güzellik, feta peyniri ve Ion çokolatlar
|
 |
Tipik Girit amcaları, bıyıklara dikkat!
|
 |
Taze başlayan sabahlar
|
 |
Hania'da Osmanlı döneminden kalma bir cami, şu anda sergi alanı olarak kullanılıyor.
|
 |
Güzel kapılar
|
 |
Hania Venedik limanı
|
 |
Tabii ki tavlasız esnaf olmaz
|
 |
Hania sokakları
|
 |
Kapılar var, ömre bedel..
|
 |
Sırf kese olayı yüzünden bile adada yaşanır (gerçi adada her türlü yaşanır da neyse:)
|
 |
Girit Üniversitesi, kampüs gençliği
|
 |
Terzi Mihalis Amca, güzel bir sohbet sonrası "haberi yokmuş gibi" çekiyorum.
|
 |
Kapı kapı güzellik
|
 |
Agios Nikolaos yolu, mavi bir sonsuzluk
|
 |
Agios Nikolaos dükkanları
|
 |
Rethymno pazarı (bahsettiğim amca;)
|
 |
Şehre dair etkinlik ve gösteri afişleri (Mültecilere dair "ben düşman değilim" yazılı afiş favorim)
|
 |
Güzelim sokaklar
|
 |
Gazi Hüseyin Camii, Rethymno (Neratzes Mosque)
|
Gönlünüze sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim..
Sil