19 Haziran 2017 Pazartesi

Bazı tavsiye filmler üzerine 


Bu aralar biraz zaman bularak daha doğrusu yapmak zorunda olduğum şeyleri öteleyip başka şeylere yönelme huyum nedeniyle birazcık fazla film izledim ve pişman değilim :) Hatta izlediklerimi genel olarak beğendim, birkaç arkadaşa tavsiye ettim, onlar da beğenince "dur, şunları bi' yazayım" diyerek bastım gaza..

Beğendiğim şeyleri, seveceklerini düşündüğüm kişilerle paylaşmayı seviyorum (ne cümle ama! Umarım meramımı anlatabilmişimdir). Hatta sevdiğim şeyleri bir müddet öyle sahipleniyorum ki sanırsın iş benim işim. Misal bi' filmi sevdim, bir dosta tavsiye ettim, mutlaka bi' dönüş, yorum bekliyorum, beğensin ya da beğenmesin. Saçma bi' durum bu belki ama böyle paylaşım ve geri dönüşleri seviyorum. Neyse lafı daha da uzatmadan son zamanlarda izlediğim ve beğendiğim birkaç film üzerine ahkâm keseyim, buyrunuz ;)


Perfetti Sconosciuti 
İlk filmimiz 2016 İtalyan yapımı Perfetti Sconosciuti ki baktığım kadarıyla "Şahane Yabancılar" gibi bir çevirisi var. Film, tek bir mekanda geçmesine rağmen diyaloglar ve zaten en başta konusuyla kesinlikle sıkmadan akıp gidiyor. Teknolojik bağımlılıklarımız ve buna bağlı değişen yaşamlarımıza dair sağlam eleştirisiyle etkili ayrıca her faninin sırlarla dolu olduğunu da farklı bir açıdan gösteriyor. Oyunculuklar doğal, sanki oradaymışsınız gibi hissettiriyor. Ayrıca bol sohbetli, uzun İtalyan akşam yemeği ortamı ve İtalyanların meşhur el hareketleri-mimikleriyle samimi sahneler mevcut. Final ise sürprizli ve mesajı yerinde.







Captain Fantastic 
İsminden dolayı aksiyonlu bir film gibi gelse de sisteme dair sağlam eleştirisiyle değişik kafada bir filmdir kendisi. Hani hepimizin kafasında ütopik bir sistem ya da devlet vardır ya bu film de hem o ütopik tarafı hem de gerçek dünyayı gösteriyor. Peki bir seçim yapabilmek mümkün mü ya da hangisi daha doğru, karar size kalmış..





Harvie Krumpet
Adam Elliot'un 2003 yapımı kısa animasyon filmidir ki hayata dair altı çizilmelik cümleleriyle fena çarpar. Mary and Max filmini izleyip sevenlerin kesinlikle izlemesi gerekir (bu arada gerçek bir hikayeye dayanan, yine Adam Elliot imzalı bu film de kesinlikle izlenmelidir. Fena duygulandırır, animasyonda da ağlanır mı demeyin). Velhasıl, stop motion tekniği (en sevdiğim animasyon türü, böyle alıp yiyesin gelir karakterleri) kullanılan filmi izlerken bir garip olursunuz.




I, Daniel Blake
Saçmasapan bir bürokrasi ağının içinde kalan bir adamın acıklı hikayesi diyebiliriz. Hani şu "evropa, evropa" dedikleri de neymişin içeriden bir eleştirisi. Aslında ne yazık ki coğrafyamızda daha hazin hikayelere üzülerek şahit olduğumuzdan konu çok uzak olduğumuz türden değil ama insanın çaresizliğine ama her şeye rağmen mücadele etmesi gerektiğine dair iyi bir örnek. Yavaş ilerleyen film, boğazı düğümleyen sahneleriyle oldukça etkili.





Paris'te İki Gün
Tam anlamıyla eğlenceli bir film. Farklı kültürlerden olan Jack-Marion çiftinin Marion'un ailesiyle ve dolayısıyla Fransız kültürüyle tanışmasında yaşanan ilginç durumları keyifli bir yolla anlatıyor. Başrollerde Before Sunrise-Sunset-Midnight üçlemesinden tanıyacağınız Julie Delpy ve yan rollerde fazlasıyla parlayan, sağlam oyunculuğu ve özellikle bu filmdeki karizmasıyla Adam Goldberg var. Belki de o olmasaydı film bu kadar keyifli olmayabilirdi de ;)





Belki filmlerden birini izlersiniz ya da halihazırda izlemişseniz de bir yorum patlatırsınız, malum geri dönüşleri severim..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder