21 Kasım 2017 Salı

Erasmus vol.2: Bologna 


Şimdi sizlere kısa ama tadında bir Erasmus hikayesi anlatacağım çünkü Erasmus gördüm mü dayanamam "alırım bi' dal" ;) 

Bu seferki hikayemiz İtalya/Bologna'da, çalıştığım üniversitenin Erasmus personel değişim programı kapsamında gerçekleşti ki son zamanların en güzel olaylarından biriydi; Eylül ayının sonlarında bir haftalık bir programla Bologna Üniversitesi'ndeydim, e buralara kadar gelmişken biraz da yıllık izinden yiyip rotayı uzattım. İnanın bünyeye can geldi dostlar :)

Bologna Üniversitesi merkez kampüs


1088'de kurulan Üniversitenin Rektörlük Binası 


 Görev süresi bitiminde her Rektör kendi seçtiği bir ressama portresini yaptırırmış. Bu portreler halen Rektörlük Salonu'nda sergileniyor


Avrupa Birliği kapsamındaki bir ülkeden bir kurumla anlaşıp çalıştığınız kurumdaki pozisyona uygun bir bölümde belli toplantılar, çalışma hayatı ve genel anlamda kültürler arası iletişime yönelik paylaşımlara dayanan bu program en fazla bir hafta oluyor ki gönül isterdi öğrencilikteki gibi bir dönem olsun hatta bu işi bir yılla kapatalım ama malum bazı şeyler öğrenciyken olabiliyor şu zamanda. Şehir kısmına sonra gelmek üzere, öncelikle dünyanın en eski üniversitesi olarak kabul gören Bologna Üniversitesi'nde vakit geçirmek acayip keyifliydi. Resmen "ben tarihim, gel bana" diyen üniversitenin en ufak bir köşesi bile insanı mutlu edebiliyor. Bu arada kurumda tanıştığım kişilerin sıcaklığı da ayrı bir güzellik katıyor olaya. Bir de 3 iş günü, sabah 10'dan 13.00'e kadar süren ve sonunda günü sana bırakan "iş programı" da pek şukelaydı tabii ki :) Bildiğin, dersten çıkıp biraz da şuralarda takılayım modundaydı günler; bak şimdi bi' özlem oldu gördün mü!

Konaklama kısmını Booking'ten bulduğum Casa Della Zia'da ayarladım. Tek olduğum için en önemli konu başta güvenli, temiz ve merkezi bir yer olmasıydı ki burası hepsini birden karşıladı. Özellikle 60'lı yaşlarının sonundaki Marinella şahane bir ev sahibiydi, kendisi resmen bir atom karınca. Her sabah kahvaltıyı hazırlayıp güzel sofrasında sohbetiyle eşlik etti. Özellikle ismini şu an unuttuğum İtalyan peynirini tavada eritip kızarmış ekmekle sunması beni benden aldı, gerisi reçel eşliğinde en sevdiğim tat. Tarihi bir binada kalmak da ayrı bir güzeldi tabii, malum antikalık en sevdiğimiz :)

Malum olay :)

Kızıl şehir (citta rosa)

Bologna'nın kalbi meşhur Palazzo Maggiore'ye yürüyerek yaklaşık 15 dakikada ulaşmak ve neredeyse şehrin tüm merkezi yerlerini ulaşım aracı kullanmadan gezmek şahaneydi. Kızıl şehir (citta rosa) olarak bilinen şehir, tarihi yapıları, kızıl tonlarındaki panjurlu evleri, bisiklet kullanımının yaygınlığı, insanların acelesiz/rahat yaşamı ile insanı etkiliyor; şehri gezerken eskiyle yeninin, tarihle şimdinin uyumuna mutlu oluyor insan haliyle.

Palazzo Maggiore Meydanı

Meydandaki Belediye Binası (Palazzo d'Accursio)


12 günlük gezide beni tek rahatsız eden daha doğrusu zorlayan yemek durumu oldu. Aslında ülkenin temel olayı olan pizza ve makarna doyursa da bi' yerden sonra insan sulu yemek arıyor, e bünye alışık değil tabii. Alternatif dersen panini ekmeklerinde sandviç çeşidi; e o da yoruyor bir yerden sonra ve alttan alttan "bir başkadır benim memleketim" çalıyor arka planda. Neyse efendim, gelelim yeme/içmeyle ilgili güzel taraflara. Mesela adamlar dondurma olayını aşmışlar gerçekten en ünlüsünden en sokak arasındaki mekanına kadar yediğim her dondurma şahaneydi, hani imkan olsa da erimeden getirsen buralara o derece. Bir de yine İtalyanların tüm olayı kahve tabii; genel anlamda kahve insanı olmadığım için sallama çay da beni pek kesmediğinden demleme çaya hasret başlıyor ama bu noktada cappucino ve kruvasan ikilisi hayata tutundurdu yine de. Bildiğiniz "kruvasan ve cappucino" olmadan günü bitiremem moduna girdim, bir de bu ikili 1,5-2 euro olunca daha bi' lezzetli geliyor hani :)

Patlıcan ve domates soslu bir güzellik 


Malum ikili


Bize göre antep fıstıklı onlara göre pistachio'lu dondurma enfes


Dilim pizza olayı ani açlık olayları için şahane bi çare 


Şehrin en sevdiğim mekanlarından biri şüphesiz Salaborsa Kütüphanesi'ydi. Yine Palazzio Maggiore'de yer alan kütüphaneye hiç bir güvenlikten geçmeden rahatlıkla girebiliyor, araştırmanızı yapıyor, gazete/kitap vs okuyor, dilerseniz en alt kattaki kafede oturup bir şeyler yiyip/içip arkadaşlarınızla sohbet edebiliyorsunuz. Böylesi tarihi bir kütüphanenin bu denli hayatın içinde olması, neredeyse ayak üstü uğranan bir yer haline gelmesi gerçekten çok güzel. Tabii ücretsiz wifi sunmasının da bunda bir etkisi vardır ama yine de kütüphaneler hayatın içinde olmalı dostlar. Velhasıl, Bologna hikayesinde Salaborsa'nın ayrı bir yeri oldu; her gün mutlaka uğrayıp kendimi hatırlattım. 

Kalp çalan kütüphane - Biblioteca Salaborsa


Pisa'yı görmedim ama Bologna simgelerinden Torre degli Asinelli ve Torre Garisenda kuleleri de (1,5 ve 3,5 metre kadar) yamuk durumda, belli yapılarda İtalyanların imzası da bu olsa gerek. Kulelerden uzun olan Torre degli Asinelli'ye çıkıp kızıl şehri buradan yarım saat kadar izleyebiliyorsunuz ki şahane bir manzara ve gitmişken kesinlikle yapılması gereken bir aktivite. 97.6 metrelik kuleye 498 basamakla çıkıyorsunuz, tahta merdivenler haliyle dar ve oldukça dik, yani çıkana kadar nefes kesiliyor ama kesinlikle buna değen nefes kesintisi asıl manzarayı görünce hasıl oluyor; manzara tam anlamıyla "baş döndürücü" güzellikte. 

Gün batımını bir de buradan izleyin!






Malum kuleler 


Bir hafta kaldığım şehirde kendimce yaptığım görülecek yerler listesini büyük bir zevkle tamamladım; 2 gün ise günü birlik olarak Floransa ve Venedik'e geçtim. İtalya gezisinde Bologna'dan Milano'ya oradan da Roma'ya geçtim ki oralar da başka bir yazının konusu ;) Velhasıl Bologna da kalp çalan şehirler listesine eklendi..

Fotolarla Bologna :)

Her panjurlu binanın önünde durup iç geçirdim




"Bir halk kütüphanesi ne kadar görkemli olabilir ki?" derseniz bknz. Biblioteca Comunale Archiginnasio 


Biblioteca Comunale Archiginnasio 



Üniversite içerisinde yer alan Palazzo Poggi Müzesi 


Palazzo Poggi Müzesi 


Palazzo Poggi Müzesi 


Palazzo Poggi Müzesi 


Raflardaki tarihi kitapların kokusunu duysanız bir de - Palazzo Poggi Müzesi 



Bologna Üniversitesi 


Kampüsten

Bologna'da bolca bulunan porticolardan biri (sütunlu giriş)



Aylak aylak yürürken rastladığım bir "gündüz rüyası" 


Venedik Penceresi diye geçse de Venedik'i görünce pek bir etkisi kalmıyor. 



Sebebi ziyaretimiz Erasmus Sertifikası ve Üniversiteye ait kartpostalların yer aldığı tatlı bir kutu..   


2 yorum:

  1. Eline, yüreğine, kalemine sağlık :) çok güzel bir yazı olmuş yine yeniden.

    Artık gideceğim yerleri planlarken önce senin yazın varsa ilk onları okuyup öyle karar alacağım. Cümlelerinle, fotoğraflarınla, hatta videolarınla yaşatıyorsun bize oraları, böylece nerede ne bulacağımı görsel veya manevi olarak bilmek hissetmek gezimi daha da unutulmaz yapacaktır.

    YanıtlaSil
  2. Çok çok teşekkür ederim, mutlu ettin:) Gezi planlamasında genel olarak sen benden önce gittiğin için benim yazılar "hatırlama" niteliğinde olacak senin için ama bakıcaz artık ;) Güney Kore'ye (kardeş ülke) çok sevgiler..

    YanıtlaSil